dün gece saat 3 sularına karşı bitirdiğim bir kitap var. çok bilindiğini , okunduğunu sanmıyorum ,
teee ilk baskısı 1936lara dayanan bizde ise 1937 Behçet Necatigil çevirisiyle yayınlanmış Sadık Hidayet'in Kör Baykuş romanı..
İlginç bir kitap. Afyon çekilerek yazılmış bence. Zaten roman içeriğinde afyondan bol bol bahsediliyor.
Roman değil de novella aslında. Kitap kadar yazarın hayat hikayesi de bir okadar ilginç. 70 sayfamı ne, bence 2 saatinizi ayırın da okuyun derim YKY'den çıkan kitap 7 lira.
gelelim kitaba , şimdi kitapta çok güzel saptamalar, betimelemeler , yalın dil hakim falan diyeceğimi zannetmiyorsunuz :)
çok güzel cümleler okuyorsunuz, üstünde duruyor, biraz düşünüyorsunuz. Çok mistik bir defa . Ee adam İranlı olsun okadar diyeceksiniz. Neyse eğer olay yoğunluğu fazla romanları okumayı seviyorsanız uzak durun, daha 20. sayfadan(zaten kitap 15. sayfada başlıyor :) itibaren sıkılmaya başlarsınız. Hastalıklı ruh, afyonun ve şehvet duygularının insanı nasıl ele geçirdiği öyle güzel anlatılmış ki . Ayrıca bu sessizlikte okunacak ve geceye yakışan bir kitap. Öyle dolmuşta, sahilde okumayın olmaz!!
Neyse yazımı kitaptan pek beğendiğim bazı cümlelerle sonlandırmak istiyorum izin verirseniz efenim...
''Odamı sınırlayan dört duvar arasında, varlığımı ve düşüncelerimi kuşatan hisarın içinde ömrüm azar azar eriyor bir mum gibi, hayır, yanlışım var, ömrüm bir oduna benziyor, ocaktan düşen bir oduna: öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş, ama ne yanmış, ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. Fakat diğerlerinin dumanından, soluğundan boğulmuş''.
dipnot: Yukardaki alıntı YKY Sadık Hidayet Kör Baykuş romanının 10. baskısından yapılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder