Geçen yıl hepsiburada.comdan uygun fiyatla bulup aldığım kitaptı. Sonra kitabı kontrol ederken bir baktım ki kitap tamamlanmamış cümleyle sonlanan bir sayfayla son buluyordu. Sayfa sayısına bakıp internette yazanla karşılaştırıyorum kitap eksik :) Sonrasında yayınevini arayıp durumu anlattım, hemen gönderin değiştirelim dediler. Düşündüm yayınevinin hatası sonuçta ama kargo parası ödeyeceklerdi şimdi bir sürü :) Onun için hemen iade ettim :) Sonrasında birçok kez karşılaştım kitapla geçende de sepetime kargo parası vermemek için almam geren kitap kontenjanıyla eklemiştim ve eksik olmayan sapasağlam kitabımla buluştum :)
Aman ne uzattım ha . aldın okudun işte kitabı anlatmaya başla hele dedim yazarken resmen :)
Doğrusu ilk Vedat Türkali kitabım oldu. Sadece bir kitabını biliyordum yazarın.Bir Gün Tek Başına biraz bilgi yarışması meraklısı da olduğumdan tüm yarışmalarda göreceğimiz kitap :) Neyse Kayıp Romanlar Dr. Nahit ile Esme'nin aşkını anlatıyor. Öyle salya sümük edecek tarzda bir aşk hikayesi değildi neyseki. Ne bileyim sevmiyorum o tarz kitapları :) Hep magazin dünyasında eleştirilere tutulan yaşlı-genç çift bizim aşıklar da. Düşündüm insan neye aşık olurdu. Kaşına gözüne dışında,kişiliğine, tavırlarına,konuşmasına,yaşayışına, görüşlerine, aykırılığına falan filanına. Yaş niye engel olsundu ki. Oluyordu işte. Hele o çevredeki seni eleştiren diller yok muydu onlar yeterdi böyle bir aşktan uzak durmana. Yok be aşk varsa onlar da kim oluyordu. Onlar anca konuşurlardı, yeni bir malzeme bulana kadar :) Kitap konusuyla,kurgusuyla ve yazılma tekniğiyle gayet iyiydi.Vedat Türkali'nin diğer bir romanı olan Güven'in de ismi sık sık geçiyor. Hatta romanın çıkış hikayesi de ordan başlıyor. Üllkemizin yegane sorunu da güzelce işlenmişti. Vedat Türkali de karakterlerden biriydi ve bölüm sonlarında Vedat Türkali aramıza katılıyordu. Doğrusu epey çabuk zamanda bitirdim kitabı, gayet akıcı bir okuma oldu benim açımdan. Böyle bir kitaba da ihtiyacım varmış onu anladım. Sonrasında Güven kitabını alayım dedim de biraz tuzlu geldi şimdilik kendime verdiğim sözü tutup yeni kitap almama adına edinmeyeceğim ama ilk alışverişimde alınacaklar arasında olacak. Vedat Türkaliyle daha nice sayfalar çevireceğimi düşünüyorum.
Herkese iyi okumalar şimdiden :)
27 Nisan 2015 Pazartesi
15 Nisan 2015 Çarşamba
İNCE MEMED 1-2-3-4
Türk Edebiyatının en büyük yazarlarından Yaşar Kemal'i yakın bir zamanda kaybettik. Daha sonrasında çok büyük bir yazardı, şöyle güzel yazardı, şöyle Nobele aday gösterildi de gibi popüler kültüre ben de ucundan gireyim tasasını yaşayan insanların yazdıklarını gördüm. Hayır sen okumadın ki hiç ustanın kitaplarını, nerden biliyorsun büyük bir yazar olduğunu ? Anca yazarlar ölünce popüler oluyor zaten bu ülkede. Gerçi bilimde de öyle. Prof. Dr. Mustafa İnan'a ölümünden 4 yıl sonra üstün hizmet ödülü verenler de arkasından çok büyük bir bilimadamı dememişler miydi ?
Kitaba gelecek olursak benim bu eseri 2. okuyuşum. Ortaokulda dönem ödevi olarak okumuştum. Zorunlu olunca bir an önce bitsin de teslim edeyim şu ödevi mantığıyla zevkine varamadan okumuştum . İyi de nasıl öyle olmasın bir yandan LGS ( bizim zamanımızda bu isimle anılıyordu liselere giriş sınavı) bir yandan ergenlik, bir yanda da 2 bin küsur sayfalık kitap :)
Bu okuyuşuma gelecek olursak 2006 özel basımımı bu sefer kütüphaneme ekledim. Öncelikle içeriğinden bahsedelim. YKY'den çıkan özel kutulu, ciltli bir 50. yılının şerefine basılmış, gerçekten hakkını veren bir set . Turuncu cilt, sayfaların inceliği ve göz yormaz kalitesi, boyutu olsun çok para verdim ama değermiş dedirtiyor :) ben dedim :)
İnce Memed Cumhuriyetin ilk yıllarında Çukurova'da geçiyor. Memedin köy ağasını öldürmesi sonucu dağa eşkiya olarak çıkmasıyla başlıyor. Başkaldırı haksızlıklara karşı olarak başlıyor. Çukurova'nın toprağını, insanını öyle bir anlatıyor ki insan o yerleri , o Çukurova insanını ne kadar size uzak olsa da yakınınızda hissediyorsunuz. Bunu yaşamak tabi benim için daha kolay oldu. Anlattığı tüm mekanları gezdim biliyorum. Ama hiç bilmeyen bir insan bile o yerleri hissedecektir bu tasvirler soucunda. Çukurova'nın bereketli topraklarının asıl sahiplerinin haksızlığa karşı cesaretli bir kahramanı olan İnce Memedi nasıl efsaneleştirerek onu koruduklarını okuyoruz.
İnce Memed haksızlığa karşı gelerek köy ağasını öldürüyor ve dağa çıkıyor.Ama bu düzen hemen bir ağa öldürmekle sona mı erecek. Daha da kötüsü geliyor köylün
n başına. Yeri geliyor Memedi koruduğu için candarmalarca işkence edilip öldürülüyor köylüler. Ama umut onlar için İnce Memed olduğundan susuyorlar, saklıyorlar.
İnce Memed iyice tahlil edilmesi gereken büyük bir başyapıt gerçekten. Türk insanını, edebiyatımızı çok iyi yansıtıyor. hala da okumayan varsa bir sonraki seçiminiz bu başyapıt olsun derim. Memedle, Hürü Anayla, Topal Aliyle , Seyranla bir an önce tanışıp Çukurovanın o bereketli topraklarına, bir zamanlar eşkiya saklayan dağlarına, yarrpuz, püren kokulu ovalarında bir gezenti yapın :)
Keyifli okumalar
Kitaba gelecek olursak benim bu eseri 2. okuyuşum. Ortaokulda dönem ödevi olarak okumuştum. Zorunlu olunca bir an önce bitsin de teslim edeyim şu ödevi mantığıyla zevkine varamadan okumuştum . İyi de nasıl öyle olmasın bir yandan LGS ( bizim zamanımızda bu isimle anılıyordu liselere giriş sınavı) bir yandan ergenlik, bir yanda da 2 bin küsur sayfalık kitap :)
Bu okuyuşuma gelecek olursak 2006 özel basımımı bu sefer kütüphaneme ekledim. Öncelikle içeriğinden bahsedelim. YKY'den çıkan özel kutulu, ciltli bir 50. yılının şerefine basılmış, gerçekten hakkını veren bir set . Turuncu cilt, sayfaların inceliği ve göz yormaz kalitesi, boyutu olsun çok para verdim ama değermiş dedirtiyor :) ben dedim :)
İnce Memed Cumhuriyetin ilk yıllarında Çukurova'da geçiyor. Memedin köy ağasını öldürmesi sonucu dağa eşkiya olarak çıkmasıyla başlıyor. Başkaldırı haksızlıklara karşı olarak başlıyor. Çukurova'nın toprağını, insanını öyle bir anlatıyor ki insan o yerleri , o Çukurova insanını ne kadar size uzak olsa da yakınınızda hissediyorsunuz. Bunu yaşamak tabi benim için daha kolay oldu. Anlattığı tüm mekanları gezdim biliyorum. Ama hiç bilmeyen bir insan bile o yerleri hissedecektir bu tasvirler soucunda. Çukurova'nın bereketli topraklarının asıl sahiplerinin haksızlığa karşı cesaretli bir kahramanı olan İnce Memedi nasıl efsaneleştirerek onu koruduklarını okuyoruz.
İnce Memed haksızlığa karşı gelerek köy ağasını öldürüyor ve dağa çıkıyor.Ama bu düzen hemen bir ağa öldürmekle sona mı erecek. Daha da kötüsü geliyor köylün
n başına. Yeri geliyor Memedi koruduğu için candarmalarca işkence edilip öldürülüyor köylüler. Ama umut onlar için İnce Memed olduğundan susuyorlar, saklıyorlar.
İnce Memed iyice tahlil edilmesi gereken büyük bir başyapıt gerçekten. Türk insanını, edebiyatımızı çok iyi yansıtıyor. hala da okumayan varsa bir sonraki seçiminiz bu başyapıt olsun derim. Memedle, Hürü Anayla, Topal Aliyle , Seyranla bir an önce tanışıp Çukurovanın o bereketli topraklarına, bir zamanlar eşkiya saklayan dağlarına, yarrpuz, püren kokulu ovalarında bir gezenti yapın :)
Keyifli okumalar
6 Nisan 2015 Pazartesi
DALGALARIN SESİ / YUKİO MİŞİMA
japon edebiyatıyla doğrusu Murakami ile tanıştım. Gerçi onun için ne kadar Japon edebiyatçısı denilebilirse :) Amerikanlaşmış o da . geleneklerine bağlı kalamamış :) neyseki bieber hayranları gibi Haruki hayranları yok. beni linç ederlerdi. aslında ne güzel olurdu :) yozlaşmış müzik yerine sevdiği bir yazarı sahiplenme çabaları :) Haruki iyidir , laf edebilecek nitelikte değilim :)
kitabımıza gelecek olursak bir japon adasında ( hayır zaten japonya bir ada, japon adası nasıl oluyorsa :) ) geçen güzel, abartısız bir aşk hikayesi. her şey sade, yalın. japon zen bahçeleri gibi yalın ve güzel bir kitaptı ( vay vay vay) evet efendim. başrollerde bir yiğit delikanlımız ile güzel mi güzel bir kızımız var. imkansız aşk, her şeye rağmen galip geliyor. doğrusu bir solukta okudum. hayır çok kısa olduğundan değil, bir solukta okunacakbir yandan da ulan bu kadar kısa da anlatıır mı böyle güzel bir hikaye dedirtecek cinsten olmuş :) neyse japon edbiyatı demişken aklıma Hotoru No Haka nın Ateşböceği Mezarlığı başyapıtı aklıma geldim hüzünlendim bak yine :( eğer kitap ve film önerisi istiyorsanız işte size 2 öneri :) keyif almanız dileğiyle :)
yine yollardayım 10 saatlik yol da bitmiyor :(
kitabımıza gelecek olursak bir japon adasında ( hayır zaten japonya bir ada, japon adası nasıl oluyorsa :) ) geçen güzel, abartısız bir aşk hikayesi. her şey sade, yalın. japon zen bahçeleri gibi yalın ve güzel bir kitaptı ( vay vay vay) evet efendim. başrollerde bir yiğit delikanlımız ile güzel mi güzel bir kızımız var. imkansız aşk, her şeye rağmen galip geliyor. doğrusu bir solukta okudum. hayır çok kısa olduğundan değil, bir solukta okunacakbir yandan da ulan bu kadar kısa da anlatıır mı böyle güzel bir hikaye dedirtecek cinsten olmuş :) neyse japon edbiyatı demişken aklıma Hotoru No Haka nın Ateşböceği Mezarlığı başyapıtı aklıma geldim hüzünlendim bak yine :( eğer kitap ve film önerisi istiyorsanız işte size 2 öneri :) keyif almanız dileğiyle :)
yine yollardayım 10 saatlik yol da bitmiyor :(
2 Nisan 2015 Perşembe
MAŞENKA
Nabokov amcanın ilk kitabını da benden beklenilecek bir tavırla en sona bırakıp okudum :)
Nabokov , bu kitabını çok basit görür ama nedense lolita ve solgun ateş arasında bir yere koydum kendisini. bence çok samimi. aman bildiğin Rus ukalalığı :)
Nabokov ilginç bir adam. kitapları da hep bu ilginçliği barındırır. ama farklı olayım, farklı bir şey okusun ulan şu okuyucular da demeyerek bu farklılığı farkedersiniz. our difference is being different yani :)) off ne diyorum yine :) Nabokov'un bir röportajı geldi aklıma şimdi de. kütüphanesinden farklı dillerde yayımlanmış kitaplarını gösterirken hop Lolitanın Türkçe baskısını alıp ''işte bu da rezalet kapaklı Türkçe baskılı Lolita '' diyor. :) en sevmediği kapakmış meğerse o. Nabokov'un kitaplarında Türkiye geçer az da olsa .Pnin, Lolita, maşenka bunlar aklıma gelenler.
Kitaba gelecek olursak ülkelerinden göçmen olarak Almanya'ya sığınmış ve aynı pansiyonda yaşayan hayatları okuruz Maşenkada.Bu arada Maşenka Marianın daha samimi olanı, daha çok küçük kızlara hitabı olarak söylenebilir. Rusçada çok vardır böyle isimler. mesela Nataşa . Natali -Nadya -Nataşa
Anna çok daha iyi :) Anna - Aneçka- Annuşka-Anyuta :) Katerina-katya- Katyuşa :) aman yeter yoruldum :) isimleri okunuşuyla yazdım . cahil diye nitelemeyin lütfen po ruskim haroşodur :) Türkeçede de yokmudur. mesela Ayşe , Ayşegül, Ayşecik :) Ruslar garip zaten , aynı bizim gibi .
neyse ne diyordum ben. pansiyodaki hayatlar okurken Maşenka konuya girer ve hafiften artık kitap biter. ben severim böyle duruma yakın hikayeleri. Bence Nabokov eserine pek sahip çıkmamış, ama adam da napsın satmamış ki yıllar sonra yeniden basılmış . neyse uzun sözün kısası yani hulasa okuyun derim. kitap iletişim yayınlarından Esra Birkan çevirisiyle çıkmış olup 142 sayfacıktır .
keyifli okumalar
Nabokov , bu kitabını çok basit görür ama nedense lolita ve solgun ateş arasında bir yere koydum kendisini. bence çok samimi. aman bildiğin Rus ukalalığı :)
Nabokov ilginç bir adam. kitapları da hep bu ilginçliği barındırır. ama farklı olayım, farklı bir şey okusun ulan şu okuyucular da demeyerek bu farklılığı farkedersiniz. our difference is being different yani :)) off ne diyorum yine :) Nabokov'un bir röportajı geldi aklıma şimdi de. kütüphanesinden farklı dillerde yayımlanmış kitaplarını gösterirken hop Lolitanın Türkçe baskısını alıp ''işte bu da rezalet kapaklı Türkçe baskılı Lolita '' diyor. :) en sevmediği kapakmış meğerse o. Nabokov'un kitaplarında Türkiye geçer az da olsa .Pnin, Lolita, maşenka bunlar aklıma gelenler.
Kitaba gelecek olursak ülkelerinden göçmen olarak Almanya'ya sığınmış ve aynı pansiyonda yaşayan hayatları okuruz Maşenkada.Bu arada Maşenka Marianın daha samimi olanı, daha çok küçük kızlara hitabı olarak söylenebilir. Rusçada çok vardır böyle isimler. mesela Nataşa . Natali -Nadya -Nataşa
Anna çok daha iyi :) Anna - Aneçka- Annuşka-Anyuta :) Katerina-katya- Katyuşa :) aman yeter yoruldum :) isimleri okunuşuyla yazdım . cahil diye nitelemeyin lütfen po ruskim haroşodur :) Türkeçede de yokmudur. mesela Ayşe , Ayşegül, Ayşecik :) Ruslar garip zaten , aynı bizim gibi .
neyse ne diyordum ben. pansiyodaki hayatlar okurken Maşenka konuya girer ve hafiften artık kitap biter. ben severim böyle duruma yakın hikayeleri. Bence Nabokov eserine pek sahip çıkmamış, ama adam da napsın satmamış ki yıllar sonra yeniden basılmış . neyse uzun sözün kısası yani hulasa okuyun derim. kitap iletişim yayınlarından Esra Birkan çevirisiyle çıkmış olup 142 sayfacıktır .
keyifli okumalar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)